23 Nisan 2008 Çarşamba

Promosyon Denince

Promosyon denince aklıma hep Kipa, Migros ve Tansaş gibi büyük alışveriş merkezlerinde ürün tanıtan, ürün deneten cici ablalar gelmiştir… Her ne kadar pazarlama dersinde promotion- promosyonun pek çok çeşidinin olduğunu öğretmenlerimiz aklıma kazısalar da ben yaşadığım komik anılardan dolayı, müşteriyi en iyi çeken yontemin hala o cici ablalar olduğuna inanıyorum. Özellikle yiyecek sektorü ve sucuk baş tacım… Benim mızmızlığımdan mıdır nedir ağzıma zorla sokmaya kalksalar dahi yemem. Ya da büyüklerin, çocukluğumdan beri ‘’yabancılardan bişi ‘yime’ sakın çocum’’ lafından dolayı mı acaba:) Geçen yaz yasadığım bir olayı hiç unutamıyorum… Yazlık evimize dolmuşla gitmek yerine arkadaşımın ailesiyle gitmeye karar verdim. Tabii ki daha hızlı ve serin mantığından yola cıkarak:)) Ne yazık ki arabada bir sürü ufacık cocuk ve anneannesinin olduğunu bilmiyordum. Neyse, yola çıktık, gitmeden Balcova Kipa'da durduk, malum dağ başına gidiyoruz… Bir şeyler almak gerekir. Hangi marka olduğunu hatırlamıyorum ama ufak bir mangalın üstünde sucuk yapıp kürdanlarla Kipa müşterilerine dağıtıyorlardı… Anneannemiz de meraklıymış böyle şeylere, acele etmeye çalışıyoruz, ama nafile… Tahmini olarak, bir yarım saat rötar yaptık. Anneanne başladı sucukları yemeye, bir diil iki değil... Arkadaşımın annesi midesi rahatsız olacak bahanesiyle durdurmaya çalışıyor… Tabii hiç bir etkisi olmuyor…. Biz arkadan gelen tayfa olarak kıpkırmızıyız.. Bir yandan yiyor bir yandan da sucuğun içinde ne var ne yok, nerede üretiliyor, fiyatı, maliyeti, kampanyası, ıvırı zıvırı her şeyini soruyor. Bak, kızımın dediği gibi dokunursa, sizi mahvederim tehditleri savurarak. Bu arada tabiî ki standda duran kızcağız da kıpkırmızı, anneannenin yaptığı sınavdan, sorduğu sorulardan dolayı bayılmak uzere.. Tam gidiyoruz derken… anneannemiz son noktayı koydu "Olum Ahmet, şuradan iki ekmek kap bakiiim, böle boğazdan geçmio." Biz arkadaşımla nasıl kaçtığımızı bilemedik…. Ama anneannenin onayıyla yazlığa giderken yıllardır yenilen sucuk markasından vazgeçildi ve o sucuktan bi kaç kangal alındı. :) Promosyon böyle etkili bir şey işte… Yalnız yine de anneannenin yediği bir kangal sucuğun parası da alındı mı çok merak ediyorum…

Pizzaya gel!! Ama nereye?

Pizza yapmak sanattır. Türkiyede hemen hemen her küçük kafe bile artık menülerinde pizza bulundurmakta. Siz pizzayı oralardan mı yoksa sadece pizza üzerine yemek servisi veren firmalardan mı yersiniz?Peki pizza markaları bu işte en iyisi ise neden pizza hut gibi bir firmanın izmirde sadece 2 adet restorantı var? Geçen gün arkadaşlarla tartışırken ben bir pizza seven olarak duydum ki en güzel pizza kimilerine göre Pizza Hut'mış. Benimde sınırsız pizza kampanyasının çok beğenildiğini bildiğim Pizza Hut'ın hangi semtlerde olup bi gidip yiyeyim diye araştırasım geldi. Baktım ki izmirde sadece 2 adet şubesi varmış. Daha çok istanbul ve ankarada şubeleri bolca bulunan bu firmanın izmirde neden 2 adet şubesi olduğuna anlam vermiş değilim. Hemde bu şubelerin biri balçovada diğeri ise karşıyakada. Yani benim gibi üçyol-konak civarı oturan insanlar için uzak sayılabilecek bir yerdeler. Buna karşılık diğer dev pizza markaları izmirde daha kolay ulaşılabiliyor.Örneğin Dominos Pizza İzmir'de 11 adet şubesi, Pizzapizza'nın ise İzmir'de tam 31 adet şubesi varmış ve bence bu gerçekten çok güzel bir strateji. Sen gel İzmir gibi Türkiye'nin 3. büyük ve gerçekten hatırı sayılır bir bir genç nüfusa sahip olan bu kente 2 tane şube aç.(tabi daha çok genç nüfusun tükettiği bir yiyecek olması göz önünde bulundurulmuştur)
Burdan Pizza Hut yöneticilerine sesleniyorum izmirde daha çok şubenizin olmasını isteyen gençler olarak haydi izmire!!!
Not: Veriler firmaların internet sitelerinden alınmıştır.

21 Nisan 2008 Pazartesi

Geçen haftalarda Google'un Türkiye'de internet reklamcılığını büyütmek istediğini yazmıştım. 2007'de Türkiye pazarlama departmanı kurulan Google, yaptığı araştırmalar sonucunda nüfüsun %20'sinin internet kullanıyor olmasının yanısıra, Türkiye'nin interneti en etkin kullanan ülkelerden biri olduğunu ve -düşük bilgisayar penatrasyonuna rağmen internet kafeler sayesinde- internet teknolojisine çok çabuk adapte olabilen bir ülke olduğunu bulmuş.
İnternet reklamcılığında en çok kullanılan reklam teknolojisi arama motoru reklamcılığı (search engine matketing). Yani Google'da arama yaptığınızda alt tarafta sonuçlar çıkarken yan tarafta aradığınız anahtar sözcük hakkında reklamlar çıkıyor. Türkiye'de internet reklamcılığının sektörel payı 2006'da %1 iken 2007'de %2'ye yükselmiş. Google Pazarlama'nın kurucusu Mustafa İçil'in söylediğine göre tüm dünyada büyümekte olan internet reklamcılığı ülkemizde her sene neredeyse ikiye katlanarak büyüyor. Dolayısıyla gittikçe patlama noktasına yaklaşan internette pazarlama 3-4 sene içinde tüm şirketler tarafından kullanılmaya başlanacak. Bu nedenle Google ''interneti en iyi tanıyan'' gençlere yönelik şubat ortasından itibaren Bilgi Teknolojileri akademisi ile ortak iki günlük bir sertifikasyon programı düzenliyor.

9 Nisan 2008 Çarşamba

Lg ve Cep Telefonları

İki sene önce gazetede Lg’nin P7200 modelinin bir reklamını görmüştüm.Siz fotoğraf makineniz ile arama yapabiliyor musunuz ? diyordu bir tane eski model telefona p7200 modelin bütün özellikleri donatılmıştı. Mp3 ile, bilgisayarla, fotoğraf makinesiyle, vb. bu reklam beni o kadar etkilemişti ki üniversite hediyesi bahanesiyle her yerde bu telefonu aradım. Halbuki yaptığım çok yanlış bir şeymiş. Lg’nin telefon sektörüne yeni girdiğini ve bu sektörde çok deneyimsiz olduğunu bilmiyordum. Telefonu kullandıkça birçok arızayla karşılaştım. Pili bir gün bile dayanmıyordu, uzun süre telefonda konuşamıyordum, mesaj atamıyordum, bir de üstüne kapak kısımları tamamen soyulmuştu. Çok sinir olmuştum. Çok büyük bir hayal kırıklığına uğradım. Defalarca servise gitti. Fabrika hatası olduğunu kabul ettiler. Kapağını ve pilini değiştirdiler ama şikayetlerim bir süre sonra tekrar başa döndü. Lg'nin diğer modellerini kullanan arkadaşlarımla da konuştuğumda şikayetlerin çoğunu onlardan da duydum. Telefonlarda inanılmaz bir estetik var ama hemen hemen hepsi çok fazla arıza yapıyor. Şu anda Samsung kullanıyorum ve bence çok yakın bir zamanda şu anda market lideri olan Nokia'nın yerine geçecektir. Çünkü hem rakiplerine göre daha ucuz, daha estetik ve özellikleri daha fazla. Kullananların çoğundan da çok iyi tepkiler alıyor ve çok fazla tercih ediliyor. Bu da onların doğru yolda olduklarının göstergesidir.

1 Litrelik Su Şişesi Fikri


Başak arkadaşımın yazısına manidar bir şekilde, bende size erikli suyun 1 litrelik su şişelerinden bahsedeceğim.Kendisiyle yeni tanışmama rağmen aslında çok da yeni olmayan bir fikir bu.Ev arkadaşımın eve birgün gelip 1 litrelik su şişesi varmış diye bahsettiği bu şişe bence çok güzel ve ihtiyaç olan bir şey.Öyle ki çocukluğumda antrenmanlara coca colanın 1 litrelik petlerine su doldurup giden biri olarak sporcuların daha çok tercih edeceğini sanıyorum.Çünkü aslına bakarsanız çok suya ihtiyacı olan(çok susamış yada çok su kaybetmiş) birinin 0.5 litrelik sularla susuzluğunu gideremeyeceği hali hazırda olan bir gerçek.Aynı şekilde 1.5 litrelik sulardan su içmek hem oldukça kaba durup hem de bitirmesi zordur.Tabi bu noktada 1.5 litreliklerin ev ve buzdolabı için üretildiğini de göz ardı etmemek lazım.İşte bu zamanlarda imdada bu şişe geliyor.Zaten eriklinin 0.5 litrelik çok geliyor bitiremiyoruz diye yananlara 0.33 lük şişeleri üretmesi gibi bu fikirde eriklinin pazardaki eksiklikleri iyi tespit ettiğine işaret.Şahsi fikrimin gayet güzel(arkasında erikli kalitesinin olması) ve tombiş, şirin bir şişe olduğunu söylemek isterim.
NOT:Diğer firmalarda gördüğüm kadar böyle bir uygulama yok eğer varsa affola.

7 Nisan 2008 Pazartesi

Erikli Su

Yıllardan beri kullandığımız 'Erikli' sudan şikayetçiyim. Gerek eski evimizde- Güzelyalı, gerek Balçova'da en kaliteli, en lezzetli, ve en temiz olguğuna güvendiğimiz için içme suyumuzu Erikli'den almaya devam ettik. Ne yazıkki iki haftaıdr başımıza gelen olaylardan sonra bu güvenimiz tamamen kayboldu. İki hafta önce, cumartesi sabahı uyandığımızda mutfakata yeri su dolu bulduk; boruları kontrol ediyoruz sağlam gözüküyor, balkon kapısından geldiğini düşünüyoruz; bu imkansız! Usta çağırdık; adam herşeyin sağlam olduğunu söyledi. Sonra farkına vardıkki, su bidonunun altında iğne ucu boyutunda bir delik. Tabi çok sinirlendik ve müşteri hizmetlerini aradık. Beklediğimizin aksine bizimle çok ilgilendiler ve çok bize çok kibar davrandılar. Bize paramızın iade edileceğini ve bir dahaki damacananın bedava olacağını belirttiler. Müşteri hizmetleri işini gayet iyi yapıyordu ve bizim sinirimiz yatışmıştı. Ne yazıkki bu mutlu anımız gelen su ile çok uzun sürmedi. Su bozuktu, yani tadı bildiğimiz "iğrenç" tanımına gayet iyi uyuyordu. Bu seferde bildiğimiz çeşme suyunu bize Erikli su olarak içirmeye çalışıyorlardı. Üstelik tek bir damacanada dayoktu bu tat. Aldığımız diğer iki damacanada aynıydı. Tekrar müşteri hizmetlerini arayıp şikayetimizi bildirdik. On defadan daha fazla olmak üzere özür dilediler ama biz çoktan Erikli'den vazgeçmiştik. Belki yada belli ki olay bayilikteydi. Öyle yada böyle Erikli Su bizim için bitti ve onlar bir müşterilerini kaybettiler. İnsanları belirli bir markayı almaya iten etmenlerden biri de çevrelerindeki insanların düşünceleri, tavsiyeleri veya ürünü kötülemeleri olduğunu düşünürsek, Balçova bayiisi epeyce bir müşterisini kaybedeceğe benziyor!!!